You are currently viewing Fenerbahçe Şike Dosyası:1
Fenerbahçe Şike Dosyası:1

Fenerbahçe Şike Dosyası:1

Fenerbahçe Şike Dosyası Nasıl Açıldı?

 

Fenerbahçe ve şike davası, Türkiye’deki son yılların en müthiş polisiye olaylarından biridir. Davanın başlangıcı, mahkeme süreci ve sonuçları Türk adliyesinde ve polisinde hukuk ve demokrasinin hala işlemediğini gösteren örneklerle doludur. Sürecin sonunda patlak veren paralel devlet/cemaat skandalı ise oynanan büyük oyunu ve bu oyunun aktörlerini görmemizi sağlamıştır. Fenerbahçe Şike Dosyası’nda bu polisiye durumu inceleyeceğiz ve gerçeği bulmaya çalışacağız.

I.

Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım  başta olmak üzere futbolla ilgili 60’tan  fazla kişinin göz altına alınmasıyla başlayan operasyon, 4 Temmuz 2011’den itibaren Türkiye gündemine bütün ağırlığıyla oturmuştu.

Şike, bilinen fakat  hiç kimsenin ortaya çıkıp varlığından söz edemediği bir olguydu yıllardır futbolumuzda. Gelen haberler, göz altına alınanların uzun süredir izlendiklerini ve şike yapıldığı yönünde yeterli kanaat oluştuktan sonra savcılığın operasyona başladığı yönündeydi.

Anlaşıldığı kadarıyla Fenerbahçe son beş maçında şike yapmakla suçlanıyordu. Trabzonspor ise yapmaya çalışıp becerememişti. Ancak yeni çıkan yasaya göre bu da suçtu.

Bir de Beşiktaş’ın Türkiye Kupası final maçında şike yaptığı iddia ediliyordu. Her üç klüpte aramalar yapılmış, bilgisayar disklerine, muhasebe kayıtlarına ve diğer belgelere el konulmuştu. İlk aşamada Fenerbahçe dışındaki diğerlerinde bir gözaltı söz konusu değildi. Ne var ki, operasyonun devam edeceği, hakemlere ve önceki Futbol Federasyonuna kadar göz altına almaların yayılacağı konuşuluyordu.

(Bu çok konuşanlardan biri de Mehmet Baransu adında bir gazeteciydi. Bu şahıs, her gece kanal kanal gezerek, büyük bir zevkle Fenerbahçe’nin başına gelecek felaketleri anlatmaktaydı. Çok geçmeden Baransu’ya Rasim Ozan ve diğerleri katıldılar.)

Toplumdaki çürümenin en yoğun yaşandığı ortamlardan biri olan profesyonel futbolda yıllardır tartışmalar hakem-federasyon -klüpler üçgeninde süregelmektedir. Zaman zaman hakem hatalarının bilinçli olarak yapıldığı, kimi zaman da bazı takımların federasyon tarafından kollandığı iddia edilmiştir. Bu sadece şampiyon olanlar için değil, aynı zamanda küme de kalma mücadelesi yapan takımlar için de geçerlidir. Fenerbahçeye saldırmadan arka arkaya iki yazı yazamayan Hıncal Uluç’un yıllardır sürdürdüğü provakasyonlar/beyin yıkamalar sonunda meyvasını vermiş, futbolseverler arasında Aziz Yıldırım’ın, masabaşında maç kazandığı, mafya ilişkileri olduğu, kanun tanımadığı şeklinde bir kanaaat hızla yayılmıştı. Giderek, Fenerbahçe’nin şikeyle maç aldığını uluorta söyleyecek kadar fanatik bir kitle peydah olmuştu.

Oysa, federasyonu ve hakemleri kontrol ettiği, şikeyle maç satın aldığı söylenen Fenerbahçe, son beş yılda 2 kez kılpayı şampiyonluktan olmuş, senelerce Türkiye kupasının yüzünü görememiş, bu arada Pendik facialarını filan yaşamıştır.

Fenerbahçe, son beş yılda, en fazla rağbet gören beş profesyonel spor alanında Klüp olarak 17 şampiyonluk kazanmış, kırılması güç bir rekorun sahibi olmuştur.  Bu 17 şampiyonluğun şikeyle elde edilmesi maddeten imkansızdır. Zaten bunu ima eden bile yoktur ama, maç kazanmak için böyle kolay ve yasadışı bir yola giren zihniyet bunu her alanda niye kullanmasın? Unutmayın, bir kere yalan söyleyen hep yalan söyler. Bir kere adam öldüren, ikinci defa cinayet işlemek için bir saniye bile duraksamaz. Eğer fener  bahçe yönetiminde işleri şike, rüşvet, şantaj gibi yollarla yürütme alışkanlığı varsa, ki yıllardır böyle olduğu iddia ediliyordu, o zaman Basketboldeki, Voleyboldeki şampiyonluklar da şaibelidir. Öyle değil mi?

Değil tabii. İnsaf edin, böyle bir iddia size mantıklı geliyor mu? Bana gelmiyor.

Savcılık Fenerbahçe’nin 2010-2011 sezonundaki son beş maçını, şike olasılığı nedeniyle inceliyordu.

Şu son beş maça bir bakalım. Buca (D), İstanbul Belediye, Karabük (D), Ankaragücü ve Sivas(D).

Buca , Ankaragücü ve Sivas kümede kalma mücadelesi yapan, diğerleri ise orta sıralarda yer alan beş takım. Güç dengelerini dikkate alınca, Fenerbahçe’nin bu takımlarla şike yapması için, küme düşme sınırında filan olması gerektiği açıktı. Nitekim, Fenerbahçe, ligin ilk yarısında bu takımlardan sadece Ankaragücü’ne yenilmiş, diğerlerini ise, hem de kötü bir dönem geçirdiği söylendiği sırada yenmiştir. İkinci yarıda daha iyi top oynar ve adeta istim üzerinde sonuca doğru giderken, kendisinden gömlek gömlek aşağıda olan bu takımları yenmesinden daha tabii ne olabilir?

Bu bakımdan bu son beş  maçta şike yapıldığı iddiası mantığa aykırıdır. Bu maçlar yeniden, hukukun ruhuyla değil, futbolun ruhuyla izlenmelidir. Böylece, neden filanca takımın Fenerbahçeye karşı pısırık, Trabzonspor’a karşı panter gibi oynadığı daha iyi anlaşılır. Keza, Trabzonspor karşısında hiçbir varlık gösteremeyen bir ekibin, nasıl olup ta iki hafta evvel Fenerbahçe karşısında devleştiğini açıklayacağı gibi.

Bu mantık süzgecinde, Beşiktaş’ın kupa finalinde şike yapması da gerçekçi görünmemekteydi. Bu iddialar, futbolun moral yanını bilmeyenlerin gözlerini karartabilirdi ancak.

Buna rağmen, şike yapılmış olamaz mı? Elbette olabilir. En azından sonucun garanti edilmesi için yapılmış olması akla uygundur. Ancak bu klüp marifetiyle mi, yoksa mafya vasıtasıyla mı olmuştur, ya da tamamen bireysel bir cürüm müdür? Şikeye bulaşmak için, futbol organizasyonundan büyük nemalar elde ediyor olmak gerektiği de unutulmamalıdır. Fanatik bir milyarder çıldırmadığı sürece şike yapmaz. Ama örneğin Fenerbahçe’nin şampiyon olmasından ya da Beşiktaş’ın kupayı almasından büyük kazançlar elde edecek kişi ya da kişiler maçın sonucunu önceden belirlemek isteyebilirler. Nedensiz suç olmaz. Şike yapıyorlarsa bunun arkasında mutlaka maddi bir çıkar var demektir.

Gizli çıkar ve ilişkilerin ortaya konma, hakikatlerin gün yüzüne çıkma zamanı gelmiştir. Burada önceliğin neden Fenerbahçe’ye verildiği ayrı bir konudur ve üzerinde ayrıca durulacaktır.  Ne var ki futbolumuzdaki şike bataklığı bu sezonda oluşmamıştır. İğrenç kokular yıllardan beri yükselmektedir. Örneğin, Beşiktaş’ın Bursa’nın küme düşmesine de yol açan ünlü Rize maçında şike olduğu iddia ve kimilerine göre ispat edilmesine rağmen, zamanın federasyonu üzerinde bile durmamıştır. Ancak bundan daha vahimi, 1992-1993 sezonunda  oynanan ve Galatasaray’ın 8-0 kazandığı maçla ilgili şike söylentileridir. Bu maçta Galatasaray Ankaragücü’yle deplasmanda oynamış ve bu sonuçla şampiyon olmuştur. Federasyon, bu maçtaki şike iddialarına da kulaklarını tıkamıştır. Oysa aynı sezon, benzer biçimde Polonya’da şampiyon olan takım küme düşürülmüştü.

Herkes eteğindeki taşı dökmeli, bildiklerini açıklamalıydı artık. Futbolumuzun en azından son 25 yıllık geçmişi temizlenmeli, suçlulara gereken cezalar verilmeliydi. Federasyon üyesinden, hakeme, klüp yöneticisinden futbolcuya herkes boyunun ölçüsünü almalı, futbolda bembeyaz, yeni bir sayfa açılmalıydı.

Ama öyle olmadı.

 

(Devam Edecek)

 

Yazılarımızı beğeniyorsanız hemen aşağıda yer alan Twitter ve Facebook düğmeleri aracılığı ile çevrenizle paylaşmanızı rica ederiz. Desteğiniz için teşekkürler!

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum

Gencoy Sümer

Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.